Odun ve yemek birleştiğinde farklı bir lezzet yaratıyor öyle değil mi? Belki de yediğimiz en güzel yemeğin daha da güzelini yiyebiliyoruz. Bahçemizin bir köşesinde tek sıra tuğla ile yaptığımız ocağın bizlere verdiği lezzet sanırım vazgeçilmez. Katkı maddesinden uzak Eğlenhoca Köyü’nde bunu her ev sahibi deneyimliyor. Doğal ürünler, odun ateşi ve tüm bu kombinasyonların baş yapıtı kara tava…
Odun ateşinde pişen yemekler size de farklı geliyor mu? Aroma muhteşem bir şekilde yerleşiyor bence. Psikolojik olarak yeme isteğini doğuruyor insanda. Düşünsenize, denize karşı bir bahçede, bahçenizin köşesinde tek sıra tuğladan yapılmış ve üzerine kuzine sobanın üzeri oturtturulmuş. Bu tamamen yeni bir teknolojik ürün aslında. Düşünülmüş ve köylülerin emekleriyle yapılmış bir yer ocağı. Çayı, çorbası, suyu derken aynı zamanda aperatif lezzetlerin de hızlı kurtarıcısı olmuş. Bir yanında oturup sohbet edebileceğiniz bir masa düşünün, diğer tarafta doğal ürünlerle hazırladığınız yemekleri pişiriyorsunuz hatta belki közde kahve. İşte böyle bir olayı deneyimlemeyen için büyük bir fırsat doğuyor belki de. Belki bir kıvılcım…
Karşımıza aldığımız Foça’ya bakarak bir masa kurduk bahçeye. Arkamızda yer ocağı, üzerinde ise neler yapabiliriz diye düşünmemize fırsat vermeyen bir tabiat aslında. Yaz aylarında topladığımız domates, biber ve soğan bize tamamen ağzı sulandıran bir menemen sundu mesela. Ya da bahçedeki kabak, dereotu, maydanoz, havuç mücver yapmamıza teşvik etti bizi. Tavuktan aldık mesela yumurtayı, sütü keçiden sağdık. Biraz ilerde bir komşumuz bize kendisinin elde ettiği buğday unundan verdi bir ölçü. Hani tam olarak her şey hazırdı. Tek bir şeyimiz eksikti o da kara tavamız. Bu bence lezzeti veren en büyük unsurlardan birisi. Hani derler ya olmazsa olmazımız diye. İşte kara tava tam da bu söze uygun bir ekipman. Yer ocağının köşesinde bir sonraki yemek için kullanılmayı bekliyordu.
Her şey hazır olduğunda ise ateş yandı. Burada önemli olan yemeğin cinsine göre hareket etmek denildi bize. Yemek aperatif bir ürünse; kızartılması gerekiyorsa mesela altında ateş sürekli olması gerekiyordu. Püf noktalardan birisi de ateşin seviyesiymiş aslında. Ateş çok yanarsa yağı yakarmış. Bu aslında biz şeflerin de yakından bildiği bir olay fakat burada bu şekilde kullanılması bile bazı şeylerin geçmişten geldiğini gösteriyor bizlere. Karaburun Yarımadası’nda mücver kabak köftesi şeklinde adlandırılıyormuş ve bir diğer özelliği ise daha küçük şekilde kızartılması. Sağ olsun Gülten teyzemiz bizler için tavaya kabak köftesi hamurundan döktü. Bazıları için yeni bir tabir öyle değil mi? Tavaya tek tek koyup yayması burada dökmek anlamında söylenen bir tabir. Kabak köftesi pişerken diğer tarafta ise soğan ve biberler kavrulmuş, doğal domatesler ikiye üçe bölünüp tavanın içerisine girmiş bile. İşte tüm bu aperatiflerin yanında çay olmazsa olmazımız. İçeride kuzine sobanın üzerine konumlandırılmış o da. Fırınında ise ekşi mayadan yapılmış üzeri bademli bir ekmek; köy ekmeği. Böyle bir atmosferde olmak belki de herkesin hayali, işte tam olarak bunu deneyimledik Eğlenhoca Köyü’nde. Güzel ve unutulmaz bir deneyim…