Hem Ruhu Hem Mideyi Doyuran Müze Restoranlar

Sanat ve yemek birbirinden bağımsız iki konu gibi görünse de aslında oldukça iç içe. Ünlü yemek tabloları, yemek üzerine yazılan kitaplar, söylenen sözler… Son yıllarda trend olan müze restoranlar da sanat ve yemeği buluşturan mekânlar olarak gün geçtikçe sayısını arttırıyor. Urla Zeytinler’de de bir örneğinin bulunduğu müze restoranları, Türkiye’de ve dünyada birçok örneğini gördüğümüz bu restoranların birkaçını sizler için seçtik…

   Listenin ilk sırasında, Türkiye’nin ilk zeytinyağı müzesi olma özelliğine sahip Urla’da bulunan Köstem Zeytinyağı Müzesi içinde yer alan Polima Restoran var. İsmini zeytinyağının yenilebilir kısmının ayrıştırılırken kullanıldığı bileşik kaplardan alıyor Polima.

   İstenildiği zaman açık istenildiği zaman kapalı bir mutfak halini alabilen restoranın mutfağı, bu özelliği ile Türkiye’de hatta Avrupa’da tek diyebiliriz. Gelen misafirler istediği zaman mutfağı ziyaret edebiliyor. Sıfır atık prensibiyle oluşturulan bir menüsü var. Sürdürülebilir ve organik tarım yapılıyor ve masaya gelen kahvaltıdan akşam yemeğine kadar ürünlerin hepsi sağlıklı. Bahçeye ekilen ürünler mevsimlere göre değiştiği için menü de sabit değil ancak; yemek istediğiniz yemek hakkında soracağınız her soruya cevap verebilecek şekilde yetiştiriliyor mutfak çalışanları. Tariflerin hepsi restoranın kendisine ait. Şu an için 500 kişilik bir kapasiteye sahip olan restoran görülmeye değer…

2- The Modern, The Modern Museum of Art (MoMa)

  New York’taki The Modern Museum of Art içinde yer alan The Modern, çağdaş sanatı ve gurme sunumları sentezleyerek gelen ziyaretçilerine lezzet şöleni yaşatan müze restoranlardan.

  İki Michelin yıldızlı restoranın menüsü ağırlıklı olarak İtalyan lezzetlerinden oluşsa da Fransız ve Amerikan mutfaklarından da örnekler görebilirsiniz. Şef Abram’ın başında bulunduğu mutfağın ayrıca pastane şefi ve şarap küratörü de var. El yapımı makarnalar, kurutulmuş salumi, geleneksel peynirler, panini, salatalar, çorbalar ve tatlıların yanı sıra, restoranın mevsimlik değişen menüye uygun şarapları da var.  Farklı lezzetler deneyebileceğiniz restoranın ayrıca bir bar ve bar-lounge alanı da var. Fine-dining sınıfında sayılan restoranın manzarası ise Heykel Bahçesi, yani tam anlamıyla sanatla iç içesiniz. Son olarak; sadece müzeyi ziyaret edenlerin kabul edildiğini de belirtelim.

3- Neolokal, SALT Galata

  İstanbul Beyoğlu’nda birçok kişinin gerek sergi ve film gösterimleri gerekse de araştırma kütüphanesi olarak ziyaret ettiği SALT Galata içinde yer alan Neolokal, geleneksel tatları modern teknikler uygulayarak sunuyor.

  Neolokal,” temelde tahmin edilebilir bir gelecek için geçmişin çok iyi bilinmesi gerekir” mantığına dayalı bir mutfak anlayışı içinde, hazırladığı yemeklerden sunumlarda kullandığı tabaklara kadar neredeyse her alanda toprağa ve doğala bir saygı duruşu niteliğinde lezzetler sunuyor misafirlerine. 2014 yılından beri Şef Maksut Aşkat’ın başında olduğu mutfak, bildiğimiz lezzetlere çağdaş dokunuşlar uygulayarak tabaklarda bir şölen havası estiriyor. Hafif bir şeyler yemek isteyenler için Neolokal paylaşımlık menüler varken, şarap ve tadım menüsü ise konukları heyecanlandırmaya yetiyor.

4- MSA’nın Restoranı, Sakıp Sabancı Müzesi

  İstanbul Sarıyer’de bulunan Sakıp Sabancı Müzesi içinde yer alan MSA’nın Restoranı, dünyanın en iyi aşçılık okullarından biri olan MSA’nın( Mutfak Sanatları Akademisi) aslında eğitim restoranı. Bu akademide çalışan öğrenciler bir yandan eğitimlerine devam ederken diğer bir taraftan da hem mutfakta hem de serviste çalışarak öğrendiklerini pekiştiriyor bir anlamda.

  Benzersiz bir manzaranın yanı sıra mekânın önceki sakini Müzedechaga’dan da izler görebileceğimiz MSA’nın Restoranı’nda, kahvaltıdan akşam yemeğine kadar günün her saati tadabileceğiniz lezzetler var. Türk ve dünya mutfaklarından da örneklerin sunulduğu bu restoranda dilerseniz sadece çay kahve içip MSA Dükkân’ın fırın ürünlerini de deneme fırsatınız var. Yolunuz düşerse İstanbul’un eşsiz manzarasına karşı hem ruhunuzu hem midenizi doyurabilen bu müze restorana uğramanızı tavsiye ederiz.

5- Halat By Divan, Rahmi Koç Müzesi

  İstanbul Beyoğlu’ndaki Rahmi Koç Müzesi içinde yer alan restoranlardan biri Halat By Divan. Bir Divan işletmesi olan Halat Restoran, tarihi yarımadanın muhteşem manzarasına karşı enfes lezzetler tadabilme fırsatı sunuyor müzeyi gezenlere.

  Klasik arabalardan nostaljik trenlere, klasik uçak ve vapurlardan oluşan Rahmi Koç Müzesi’ni dolaştıktan sonra eğer dinlenmek ve bir şeyler yemek isterseniz,  içinde el yapımı tekneler ve denizkızı resimlerin ağırlıklı olduğu ve geleneksel Türk kahvaltısı gibi bilinen lezzetlerin yanı sıra, genel olarak dünya mutfağı ağırlıklı bir menü sunan Halat By Divan, hem manzarası hem de lezzetleriyle tam size göre! Restoranda aynı zamanda düğün ve davet organizasyonları da yapıldığını belirtmekte fayda var…

6- Acropolis Museum Restaurant, Acropolis Museum

   Atina’da bulunan, İsviçreli mimar Bernard Tschumi’nin tasarladığı Akropolis Müzesi ülkenin en ünlü arkeolojik eserlerinin sergilendiği bir müze. Antik Yunan döneminden kalan tarihi hazinelerin sergilendiği bu müzenin içinde panoramik manzaraya sahip bir de restoranı var.

  Müzenin ikinci katında bulunan restoranda, mevsime göre değişen ve güncellenenlerin yanı sıra geleneksel tariflerin oluşturduğu menüyü, tarih kokan bir manzaraya karşı tadabilmek, kaçırılmayacak ve tecrübe edilmesi gereken bir fırsat olacaktır.

7- Konyalı 1897, Topkapı Sarayı Müzesi

  Topkapı Sarayı içinde 1969 yılından beri hizmet veren ve tarihi 100 yılı aşan bir işletme Konyalı 1897. Topkapı Sarayı’nı ziyaret eden yerli-yabancı pek çok turistin gittiği ve geleneksel Osmanlı lezzetlerini bulabileceği bir restoran olan Konyalı 1897, pek çok üst düzey bürokratın yanı sıra, yine pek çok kral, kraliçeye de menüsünü tattırma imkânına sahip olmuştur.

 Konyalı’nın ana yemekler seçenekleri genellikle kebaplar üzerine yoğunlaşırken, sarma, kuzu dolması, dana rosto, zeytinyağlı ve dolma gibi lezzetleri de deneyebilirsiniz. Tatlılar da baklava seçenekleri ise hayli fazla ve iddialı. Konyalı’nın asıl iddialı olduğu alan ise Osmanlı şerbetleri. Tatlı niyetine bu leziz şerbetleri denemenizi tavsiye ederiz… Şu an 5.inci kuşağın işletmeciliğini yaptığı restoranın mutfağında kullanılan malzemeleri ise Türkiye’nin dört bir yanından geliyor. Topkapı Sarayı’na giderseniz Konyalı’ya bir uğrayın deriz.

8- Nerua, Guggenheim Billbao Museum

  İspanya’nın Billbao şehrinde bulunan Guggenheim Müzesi’nde, içinde adını önünden akan Nerua nehrinden alan Nerua Restoran İspanyol mutfağının örneklerini sunuyor. Frank Gehry imzalı dalgalı cam ve titanyum ile inşa edilmiş Nerua ,Michelin yıldızına sahip.

  Şefliğini, bir motosiklet kazasında tam alma duyusunu kaybeden ve bu yüzden lezzet anlayışını sil baştan inşa eden Josean Martinez Alija yapıyor. İspanyol mutfağının en sıra dışı reçetelerini bulabileceğiniz bu restoranda, mimarisinden tabak seçimine kadar kendinizi çok özel hissetmeniz için her şey düşünülmüş.

9- Pera Cafe, Pera Müzesi

   İstanbul Beyoğlu’nda Atatürk’ün ve ünlü yazar Agatha Christie’nin de konakladığı Pera Palas’ın içinde yer alan bir kafe-restoran Pera Cafe. 1893 yılında inşa edilen ve 1970’lere kadar hizmet veren Hotel Bristol geçmişine ve 1900’lerin Pera’sına atıfta bulunan bir mimari ile tasarlanan kafenin menüsü ağızlara şenlik.

   Pera Cafe’nin menüsü geçmişi gibi zengin. Makarnalardan salatalara, kahvelerden pastane ürünlerine, atıştırmalıklardan vejetaryen ürünlere,  kokteyllerden sağlıklı çocuk menülerine kadar pek çok alternatifiniz var burada. Hafta sonları kruvasan ve kahve eşliğinde güne başlamak isteyenler için çok da uygun bir atmosfere sahip kafe.  Ayrıca bu kafeye uğradığınızda tam ortasında bir piyano göreceksiniz, adeta tarih kokan bu piyanonun geçmişini öğrenmek ve biraz Pera havası almak için çok da geç kalmış sayılmazsınız.

10- Brasserie Paul Bocuse Le Musee, The National Art Centre Tokyo

  Japonya’nın Roppongi şehrinde bulunan müze, şehrin harika manzarasına doğru bakan bir restorana sahip. Çarpıcı bir ambiyansa sahip bu restoran, manzarasıyla adeta daha da ışıldıyor.

  Fransa’da “ülke mutfağının papası” olarak adlandırılan ünlü Fransız şef Paul Bocuse, restoranın mutfağının başında. Japon mutfağının zenginliğine Fransız esintilerinin eklenerek sunulduğu zengin bir menüye sahip olan restoran, mükemmelliğin peşinde. Restoranın ayrıca, normal kurs menüsü ve kafe menüsünün yanı sıra, o sırada düzenlenen serginin temalı olduğu zaman zaman işbirliği menüleri de var.

11- Müze Cafe, Borusan Contemporary

  İstanbul Baltalimanı’nda bulunan ve 2007 yılında Borusan Holding tarafından “ofis-müze”ye dönüştürülen Yusuf Ziya Paşa Köşkü’nün ( Perili Köşk) ikinci katında hizmet veren bir kafe Müze Cafe.

  Dünyada bir ilk olma özelliğini taşıyan Borusan Contemporary, sanatseverlere hem sanat eserlerini sunuyor hem de görmek isteyenler için Borusan Holding’in çalışma alanını gezme fırsatı sağlıyor. Farklı bir sanat anlayışının yansıtıldığı bu müzenin ikinci katında yer alan Müze Cafe ise, Boğaziçi’ne bakan muhteşem manzarası ve hem kapalı hem de açık mekânları ile gelenlerin önce gözüne,  sonra zengin menüsü ile de midesine hitap ediyor. Bu müzenin kafesindeki ürünlerin çoğu Afyon’un Tazlar Köyü’nden geliyor. Kahvaltıdan salataya kadar geniş bir menüye sahip olan bu kafe, eşsiz İstanbul manzarasını bonus olarak sunuyor.

12- Monsieur Bleu,  Palais de Tokyo

  Bir müze bu kadar da nefes kesici olmamalı! Paris’te Eiffel Kulesi’nin tam karşısında bulunan, Mimar Joseph Dirand tarafından yapılan müzenin alt katında en az kendisi kadar etkileyici bir atmosfere sahip bir restoranı bulunuyor.

  Eiffel’in romantik ışık yansımalarının eşliğinde mevsimselliğe önem veren şık ve sade bir menü ile konuklarının karşısına çıkıyor Monsieur Bleu. Fransız klasiklerinin yanı sıra dünya mutfağına ait pek çok lezzete de menüsünde yer veriyor. Müzeyi gezen- gezmeyen herkesin gelebildiği bu restoran, hem sosyal yaşamda hem de iş toplantıları için Paris’in en çok tercih edilen mekânlarının başında yerini alıyor.

13- Müze Cafe, İstanbul Oyuncak Müzesi

  Oyuncak sevmeyeniniz veya oyuncağı olmayanınız yoktur herhalde? İstanbul Kadıköy’de ünlü şair Sunay Akın’ın 2005 yılında açtığı Oyuncak Müzesi, hem yetişkinlerin hem de çocukların ilgisini çekiyor.

  Geçmişten günümüze pek çok oyuncağı görebileceğiniz bu müzede, oyuncaklar kadar ilgi çekici ve sizi adeta bir çizgi filmin içinde hissettirecek gibi olan bir de kafe var. Müzenin alt katındaki bu kafede, daha çok hafif atıştırmalıklar ve içecek servisi var. Rezervasyon yaptırmak koşuluyla en az 10 kişilik grup halinde bu şirin ve masalsı atmosferde kahvaltı etme fırsatınız da var. Aynı zamanda çocuklar ve halen içindeki çocuğu yaşatanlar için bu tatlı kafede doğum günleri de düzenlenebiliyor.

14- Le Georges Restaurant, Centre Pompidou Museum

  Fransa’da Centre Pompidou Museum, modern sanat müzeleri arasında dünyada en çok ziyaretçisi olan ve bilinen müzeler içinde listenin üst sıralarında yerini alıyor. Cam ağırlıklı ve metal bir mimarinin yanı sıra, çatısındaki Le Georges Restaurant, Paris’i ve büyük anıtları görebildiği muhteşem bir manzaraya sahip.

  Asya ve Fransa füzyon mutfaklarından oluşan zengin menüsünde yer alan Barnes soslu ızgara, ahududulu ve limonlu tart, baharatlı levrek tartar gibi pek çok lezzeti harika bir manzara eşliğinde bu müzede yiyebilirsiniz. Aynı zamanda içki içmek, arkadaşlarla sosyalleşmek veya gurme lezzetleri deneyebilmek için de çok uygun bir seçenek Le Georges.

 

Bu yazımız ilginizi çektiyse ”Lütfen Çöpünü Doğaya Bırakma” yazımızı buradan ; ”Tarihin ve Sanatın Penceresinden: Zeytin Ağacı” yazımızı da buradan okuyabilirsiniz.

Daha fazlası için Dergi Urla Ana Sayfa‘ya dönebilirsiniz…

Ebru Buyukkaya

1990 yılında Istanbulda doğdu. Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünü bitirdi. Küçük yaştan beri yazmaya ve okumaya büyük bir merak ve ilgi duyması nedeniyle kendini bu alanda geliştirmeye yöneldi . Halen digital platformlara ve dergilere yazmanın yanı sıra, kendini geliştirmeye de devam etmektedir.

Henüz yorum yok

Bir yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BİZİ TAKİP EDİN