Doğaya minnettarız ve ona sadece tek bir borcumuz var: KORUMAK. Ona sadece saygılı davranarak ve hak ettiği şansı vererek, iklim krizinin geçmişte sadece teorideki yerini gelecekte gerçeğe bırakmasının önüne geçebiliriz. Bugün de öncelikli olarak ‘Lütfen Çöpünü Doğaya Bırakma’ diyoruz.
İklim krizinin son zamanlarda verdiği yıkıcı mesajlar ile artık yönümüzü daha çok doğaya çevirdik. Onu uzun zamandır dinlemediğimizi; sesine kulak vermediğimizi fark ediyoruz. Sanayi devrimi sonrası düzeninin toplumlara empoze ettiği tüketim alışkanlığı her geçen gün daha normal kabul edildi. İhtiyacımız olandan fazlasını tükettiğimiz, her gün bizi beslemeye devam eden kaynakları geri dönüşü olmayacak şekilde kullandık ve sonuç; doğa artık bizden yardım diliyor. Birçok ülke artık doğanın seslenişine kulak vermeyi seçti. Gelişmiş Avrupa ülkeleri daha az enerji tüketimi ve daha az kaynak kullanımının yanı sıra geri dönüşüm politikalarına ciddi ölçüde bütçe ayırıyor. Dünya sıralamasında geri dönüşüm konusunda başı çeken ülkeler sıralamasında atıklarının %65’ini dönüştürerek Almanya ve Avusturya geliyor. Türkiye ise her yıl 23 milyon ton atık üretirken bunun sadece %7’sini dönüştürüyor.
Doğayı koruma ve geri dönüşüm politikaları bir yana dursun; doğa sevgisi ve çevre bilincinin toplumlarda önce bireylerin kültüründe ve alışkanlıklarında yer edinmesi elzem. Geçmişe bir büyüteç ile bakıldığında toplumumuzun kökeninde ve kültüründe doğanın en kutsal kabul edildiği inancına şahit oluruz. Su, yaşamın ve sonsuz akışın simgesidir. Ağaç ise ölüm ve yaşam evrelerini temsil eder, sürekli gelişme yeteneğinin bir simgesidir, bu nedenle çok değerlidir. Hayvanın her türüne saygı gösterilmelidir, insan onlarsız bir şey yapamaz, yaşamını sürdüremez. Ama maalesef şehir yaşamının toplumu doğadan uzaklaştırması, onun doğaya karşı yabancılaşmasının önüne geçemedi. Ama artık ağaca, ırmaklara, denize ya da toprağa eskisi kadar saygı duyulmuyor. Buna bir dere kenarına bırakılmış çöp yığınında ya da ormanda yerlere bırakılmış pet şişelerin varlığıyla şahit olmanız muhtemel.
Birey ve Çevre Bilinci İlişkisi
Çevre bilinci ile ilgili önemli bir kavrayışa ihtiyacımız var. O da bireylere düşen sorumluluk. Bu sorumluluğun en başında ise yere, denize, havaya yani çevreye onu kirletecek ve doğayı incitecek hiçbir maddeyi atmamak. Toplumda eğitim basamağına konması gereken en önemli değer ise çevre bilinci ve temizliği. Hukuki ölçüde yaptırımların arttırılması da bu sorunu önemli ölçüde çözecek kalemler arasında yer alıyor. Çöp atma eylemine getirilecek cezalar ve takipler ile uzun vadede de olsa çöp atmamanın toplum normlarına güçlü bir biçimde oturtulması gerekiyor.
Türkiye’de hali hazırda yere çöp atmanın cezası olsa da caydırıcı olduğu konusunda yetersiz. Şehirlerde insan popülasyonunun yoğun olduğu yerleşim bölgelerinde yere atılan çöpler belediyeler tarafından optimum ölçüde engellenebiliyor. Fakat konu kırsal bölgelere, belediyelerin ulaşamadığı alanlara geldiğinde tablo bambaşka boyuta ulaşıyor. Özellikle çevresinde herhangi bir işletme vs. bulunmayan piknik, kamp vb. alanlarda rahatsız edici ölçüde çöp yığınlarına rastlamak maalesef çok olası. Bazı bölgelerde de etrafında bulunan özel işletmelerin atıklarını çevreye bırakmaları dolayısıyla korkunç çevre kirliliği sorunlarına neden olunuyor. İşte bu yüzden çoğu zaman doğanın keyfine varabilmek; bir manzarayı izlemek için gittiğiniz bir yerde yiyecek içecek ambalajlarının bir arada olduğu bir çöplüğe rastlayabilirsiniz. Ne yazık ki güzellikleri cehenneme çeviren bu görüntülere her geçen gün daha fazla rastlanır oldu ve bu üzücü manzaralardan son derece rahatsız olan ve bunun önüne geçmek isteyen vatandaşlar bir süredir bu gidişata dur demenin yollarını arıyor. Artık Türkiye’nin birçok yerinde bir araya gelen gönüllü gruplar ve sivil toplum örgütleri çöp toplama etkinlikleri düzenliyor. Doğaya bırakılan çöplerin düzenli bir şekilde ortadan kaldırılması hali hazırda çöp atanların sayısı hala aynıyken aslında bir kısırdöngü. Sorunu kısa vadede çözmek hiç de kolay değil. İşte bu yüzden çöpleri kendi rızası ile temizleyen gönüllülerin bu eylemle vermek istediği asıl güçlü mesaj aslında: “Lütfen çöpünü doğaya bırakma!”
Çöp Temizleme Etkinlikleri
Bu etkinliklerden biri de Urla’da gerçekleştiriliyor. “Temiz Urla” başlığı altında bir araya gelen duyarlı Urla gönüllüleri birçok noktada toplanarak büyük çaplı temizlikler yapıyor. Bazı etkinliklerde Urla Belediyesi’nden de destek alan grup büyük bir özveri ile çalışarak Urla’da yaşayanlara ve Urla ziyaretçilerine ‘çöp atmayın’ mesajı veriyor.
Türkiye’nin birçok ilinde belli periyodlarda ya da Dünya Çevre Günü gibi özel günlerde, çöp yoğunluğu olan bölgelerde bir araya gelinerek düzenlenen çöp toplama etkinlikleri her geçen gün daha çok ses getiriyor. Bunlardan bir tanesi de Dünya Temizlik Günü’nde 18 Eylül 2021’de gerçekleşecek olan, dünyanın 180 ülkesinden 21 milyondan fazla gönüllüyle daha fazla gönüllüye söylemi ile etkinlikler gerçekleştiren “Let’s Do It!” den.
Let’s Do It!, Türkiye’de 21 Eylül 2019’da Dünya Temizlik Günü kapsamında 81 ilde 154 temizlik noktasında 116 binden fazla gönüllüye ulaşarak katı atık toplama hareketi gerçekleştirdi. 19 Eylül 2020 yılında ise bu etkinliği pandemi dolayısıyla dijital ortamda atıkların olumsuz etkileri üzerindeki çalışmaları ile hayata geçirdi. Oluşum yakın zamanda önemli bir temizlik etkinliğine daha liderlik yapıyor. Let’s Do It! çatısı altında 18 Eylül’de Türkiye’de geniş çaplı gerçekleşecek olan Dünya Temizlik Günü, Let’s Do It! Türkiye Ulusal Ekibi ile organize ediliyor. Temizlik hareketi 7 bölge direktörü tarafından, yaklaşık 50 ilde il temsilcileri koordinasyonu ile gerçekleşecek. Belediyelerin, STK’ların, çevre örgütlerinin ve binlerce kişinin katılacağı temizlik eş zamanlı olarak kirli alanlarda yapılacak. Etkinliğe katılmak isteyen doğa dostları Let’s Do It! platformunun web sayfasında yer alan Let’s Do It! Türkiye-2021 saha gönüllüsü başvuru formunu imzalayarak katılım sağlayabilir.
Let’s Do IT kimdir?
Let’s Do It kuruluşu küresel komüniteleri bir araya getirerek, farkındalık kazandırmak ve asıl hedefi olan temiz ve sağlıklı bir gezegen yaratmak için gerçek değişimlere ön ayak olmayı amaçlar. Oluşum ilk olarak 2008 yılında Estonya’da 50.000 kişinin yalnızca 5 saat içerisinde tüm ülkeyi temizlemek üzere bir araya gelmesiyle gerçekleşti. 2011’de ise bu modeli tüm dünyaya yaymak üzere Let’s Do It resmi bir vakıf olarak kuruldu.
Bu yazımız ilginizi çektiyse ”Dünya’nın Alarm Veren Gündemi Artık İklim Değişikliği” yazımızı da buradan okuyabilirsiniz.
Farklı bir öneri olarak ”Nasıl Bir Tüketici Olduğumuzu ‘Sürdürülebilirlik’ İlkesini Gözeterek Seçebilmek” yazımızı buradan okuyabilirsiniz.