İster istemez evlere kapanmak zorunda kaldığımız şu dönemde her birimiz farklı kaçış yolları arayışına girdik. Bu arayışımızda bizim için en etkili şifa yollarından biri de kitaplara sığınmak oldu. Eğer siz de kendinizi kitapların dünyasına bırakmak istiyorsanız, bu kitaplar ilaç gibi gelecek:
1) Masumiyet Müzesi – Orhan Pamuk
Masumiyet Müzesi, Nobel ödüllü yazarımızın belki de en çok bilinen kitabı. Kitabın bu denli popüler oluşunun derinliğinde yatan sebep, hiç şüphesiz okuyucuyu ansızın içine çeken aşk hikâyesinin derinliğinde yatıyor. Pamuk, “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” cümlesiyle kitabına giriş yapıyor ve ardından olaylar gelişmeye başlıyor. Başlarda yasak bir ilişki olarak başlayan Füsun ile Kemal arasındaki aşk ilerledikçe, okurun kafasındaki soru işaretleri bambaşka bir yöne kayıyor. İnsanı olağanüstü ruh hallerine sürükleyen, okudukça haklının haksıza, suçlunun suçsuza dönüştüğü bir kitap Masumiyet Müzesi. Kitabın belki de en etkileyici yönü esasında yaşanmamış olayların okuyucuya bu kadar başarılı ve gerçekçi bir biçimde sunulmuş olması. Bunun üzerine bir de Orhan Pamuk tarafından açılan, kitaptaki eşyaların sergilendiği Masumiyet Müzesi gerçekten var olunca, okur için yazılanların kurgu olduğuna inanmak epey zorlaşıyor. Kitabın içerisinde okura bırakılmış bir adet Masumiyet Müzesi bileti de yer alıyor. Müze, aşıklar için kapılarını her zaman açık tutuyor. Sizler de bu büyülü aşk hikâyesinin havasını solumak isterseniz, İstanbul’a yolunuz düştüğünde Masumiyet Müzesi’ne muhakkak uğrayın derim.
2) Yüzyıllık Yalnızlık – Gabriel García Márquez
Yüzyıllık Yalnızlık hakkında yazılan yorumları okuduğumda, kitabın kimilerini çok sıktığını gördüm ve yarıda bırakanlara rastladım. Fakat kitabı oldukça seven bir kitle de vardı. Ben bu çok seven kitleye dahil oldum. Kitaba yöneltilen en büyük eleştiri, pek çok insanın karakterleri unutmamak için, sürekli kitabın başındaki soy ağacına bakmaktan yakındığı yönündeydi. Karakter isimlerinin birbirine benzemesi işleri biraz zorlaştırsa da kitabın muhtevasına girildiği takdirde bu durum aşılıyor. Kitap Buendia soyunun başlangıcından bitişine kadar şekillenişini anlatıyor. Marquez, “Kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız” diyor. Bu iddiadan sonra, kitap çok daha ilgi çekici bir hale geliyor. Yüzyıllık Yalnızlık’ın beni böylesine etkilemesinin en önemli sebebi kitapta anlatılanların tümünün gerçek hayatta da yaşanabilir türden, realist olaylar olduğunu bilmem. Ensest ilişkiden bir toplumun yozlaşmasına kadar pek çok gerçek tüm çıplaklığıyla anlatılıyor. Jose Arcadio Buendia ve Ursula Iguaran’ın evlenip Macondo adlı yeri kurmalarıyla başlayan soyağacı, türlü türlü değişimlere şahit oluyor. Jose Arcadio Buendia’nın keşif isteği toplumu ileri bir düzeye taşıyor. Macondo büyüyor, gelişiyor, değişiyor. Kitabın başından sonuna dek bir şekilde varlığını belli etmesi sebebiyle ana karakterin Melquiades adlı bir bilge olduğunu söyleyebiliriz. Melquiades, soyun sonunun nasıl biteceğinden haberdar bir kâhin niteliğinde. Doya doya okuyacağınız, kimi zamanlar buruk bir tat bırakacak mükemmel bir eser. Kitabı bitirdiğimde aklımdan geçen tek şey “keşke bitmeseydi” oldu. Eğer Yüzyıllık Yalnızlık’a başlayacaksanız veya başladıysanız, sıkılsanız dahi elinizden bırakmayın, çünkü size katacaklarını tahmin bile edemezsiniz.
3) Savaşçı – Doğan Cüceloğlu
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz ve ülkemizin psikoloji alanında uzmanlaşmış isimlerinin başında gelen Doğan Cüceloğlu’nun bu eserine yazımızda yer vermesek olmazdı. Savaşçı, bir kişisel gelişim kitabı olmanın ötesinde, bizlere hayatın anlamını arama yolculuğumuzda ışık tutacak nitelikte bir kitap olma özelliği taşıyor. Her birimizin içinde bulunan gücü, savaşçı olma yetisini nasıl ortaya çıkaracağımızı Doğan Cüceloğlu oldukça akıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Yazar, kitap boyunca hayatının anlamını kaybettiğini düşünen, mesleğinden şikayetçi Arif Bey’in sorunlarının derinliğine inerek, esasında hepimizin yaşantısındaki problemleri ortaya koyarak bize çözümler sunuyor. Yolunuzu kaybettiğinizi düşünüyorsanız, kim olduğunuzu bir türlü keşfedemiyorsanız Savaşçı, içinizdeki asıl benliği bulmanızda önemli bir rol oynayacaktır. Kişisel benliğimizi bulmakla ilgili Carl Gustav Jung’un şu sözü ile kitap yorumumu sonlandırmak istiyorum: “Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.“
İyi ki bu dünyadan geçtiniz, iyi ki tanıdık sizi Doğan Hocam. Işıklar içinde uyumanız dileğiyle…
4) Asılacak Kadın – Pınar Kür
Asılacak Kadın, yazıldığı dönemde oldukça ses getiren ve yasaklanan bir kitap. Pınar Kür, kitabında kadının toplumdaki yerini irdeliyor ve üzerinden 42 yıl geçmesine rağmen hâlâ tartıştığımız konulara ışık tutuyor. Kitap gerçekte yaşanmış bir hikâyeyi, bir kadının gördüğü işkenceleri, tecavüzleri ve psikolojik baskıları tüm şeffaflığıyla anlatıyor. Üç farklı kişinin cephesinden anlatılan olaylarda üç farklı ideolojiyi tanıma fırsatımız oluyor. Bir “Yalı Cinayeti“ ile alevlenen olayların neticesinde asılan Melek’in hikâyesini okuduğunuzda canınızın yanmaması mümkün değil. Kadınların toplumda ne şekilde görüldüğünü ve neler çektiğini, patriyarkanın gücünün ne kadar zarar verici ve yıpratıcı olduğunu çok daha açık bir biçimde görebilmeniz için Asılacak Kadın kütüphanenizden eksik etmemeniz gerek bir kitap. Kadınların kıymetinin bilineceği ve kadın şiddetinin son bulacağı, eşit ve özgür yarınlarda yaşamamız dileğiyle…
5) Anayurt Oteli – Yusuf Atılgan
Türk edebiyatının kilometre taşlarından biri olan Anayurt Oteli, kahraman psikolojisinin başarılı bir biçimde kaleme alındığı önemli eserlerimizdendir. Zebercet karakteri edebiyatımızın en popüler karakterlerinin başında gelmektedir. Bir otel işleten Zebercet’in hikâyesinin anlatıldığı kitapta yüzeysel bir anlatımdan ziyade kendimizi kahramanın zihninin içinde buluruz. Zebercet’in bunalımlarına, cinsel ve psikolojik sorunlarına adeta onun kafasının içinde yaşıyormuşçasına şahit oluruz. Kendini yalnız hisseden karakter, oteline yalnızca bir kez gelen bir kadına tutunmak ister. Bu istek, aşktan ziyade Zebercet’in yaşayabilmesi için muhtaç olduğu bir tutunma arzusudur. Psikolojik romanlardan hoşlanıyorsanız Anayurt Oteli başucu kitabınız olmaya değer bir eser. Ayrıca kitabın 1987 yılında Ömer Kavur tarafından çekilmiş filmini de izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Kitapların gücüne inanan ve daima okuyan herkese selam olsun. Keyif dolu, sağlıklı günlerinize tavsiyelerimin ışık tutabilmesi dileğiyle…