Kült filmler hepimizin ilgisini çekiyor. Kimilerimiz sadece kült oldukları için izleme merakı duyuyor, kimilerimizse içinde anlam arıyor. İşte anlam aranacak, dersler çıkarılacak yapımlardan birisi de 12 Öfkeli Adam. Usta oyuncu Henry Fonda’nın başrolünde oynadığı bu film ABD’nin Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmektedir. Peki ya biz bu filmden ne anlamalıyız? Asıl düşünmemiz gereken nedir?
Bilindiği üzere film neredeyse tek mekânda geçiyor. 12 kişiden oluşan jüri üyesi bir odada, hispanik bir gencin cinayet davasını tartışıyorlar. Filmde çocuk babasını öldürmekle suçlanıyor. Şahitler, kanıtlar tek bir kişiyi gösteriyor. Görünen mi yoksa bakış açısı mı orası düşündürüyor… Irkçılığın hükmünün bir hayli yüksek olduğu yıllarda, hispanik bir gencin cezası neredeyse kesin gibi… Jüride çok ateşli ve ırkçı üyeler ve hepsinin içerisinde bir öfke fakat gizli kalmış da bir travma.. Bunlar sonraları açığa çıkacak olsa da hepsi ilk başta net cümleleriyle çocuğun idamını destekliyorlar. Jüri üyesi Davis rolü ile Henry Fonda, diğer üyelerin at gözlüklerini çıkarmaları için bir mücadeleye başlıyor.
Görünen deliller, fakat aslında göründüğü gibi olmayan deliller ve bunun ardından gelen kesin hükümleri inceliyor Jüri üyesi Davis. O sıcak odada, kendisine karşı 11 adama karşı, hiç yılmadan deneme yanılma yöntemleriyle tekrar tekrar başa sararak ele alıyor konuyu. Ateşli jüri üyelerinin bazıları mekânı terk etmek istese de Davis bundan asla vazgeçmeyerek kendi objektifinden anlatmaya çalışıyor.
Burada göze çarpan en önemli detay, çocuğu aklamaya çalışan bir jüri üyesi olarak görünse de, işin aslı daha derinlerde.
Hangimiz buzdağının sadece görünen tarafına aldanıp kesin yargılarda bulunmadık ki? Ve biz kesin yargılarda bulunurken, o en nefret ettiğimiz olgunun aslında kendi içimizde yaşam sürdüğünü anlayabildik mi?
Çocuktan nefret eden bazı jüri üyelerinin aslında kendi içlerinde aşamadıkları konular, dışarıya bir öfke patlaması olarak vurmuş. Aslında bir nevi zırh gibi üzerlerine giymişler, zayıf gördükleri noktalarına erişilmesin diye… Kiminin evladı ile problemi var, kimi ırkçılığı bizzat yaşamış, kiminin çocukluğu getto bir mahallede geçmiş…
Bu filmde şu düşüncelere vardım. Evet önyargılıyız. Evet, ilk görünene kapılabiliyor ve anında hüküm verebiliyoruz. Görünen ile görünmeyeni bir terazi de tartamıyoruz. Fakat asıl derin olanı da, kendi içsel yaralarımızı, bu zırha bürünerek örtbas etmeye çalışıyoruz. Aslında o kızdığımız çocuk biziz. O öteki olan biziz…
Kesin hükümler vermeden çok soru sormaya çalıştığımız, gerçekten anlamaya çalıştığımız bir dünya dilerken; 12 Öfkeli Adam filmi bu dileğe ışık tutar gibi çıkıyor karşımıza. Dersler alınmalı, hafızalara kazınmalı bir yapım…