Sürdürülebilirlik adına geleceğe dair umut besleyen her bireyin, artık elzem olan kuralları yaşamın bir parçası olarak kabul etmesi gerek. Peki nereden başlamalı? Özellikle tüketim alışkanlıklarımızdaki rutinlerin revizyonu, sürdürülebilirlik konusunda atabileceğimiz ilk ve en önemli adım olabilir.
Günümüzde tüketimin geldiği akıl almaz yükseliş ile yaşadığımız evrenin kaynaklarının devamı için endişe duygusunu daha çok hisseder olduk. Çevremizdeki birçok yayın organı, reklamlar, film ve belgesellerde ya da basılı yayınlarda ana başlık iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik. Dolayısıyla bu konudaki farkındalık da gün geçtikçe artmakta.
Artık birçok kurum ya da şirket çalışma politikalarına sürdürülebilirlik ilkelerini ekleyerek, iş birliklerini de bu çatı altında yönlendirmeyi tercih ediyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde geri dönüşüm politikalarındaki iyileşme, sürdürülebilirlik kalkınma hareketleri konuları daha çok gündemde.
İlk olarak sürdürülebilirlik, alışveriş alışkanlıklarımızla yani satın aldığımız ürünlerin hacmi ve seçimi ile başlıyor. Bu sürece alışverişlerimizi minimize ederek başladıktan hemen sonra hangi ürünü neden tercih edeceğimizi de gözden geçirmeliyiz. Sadece ihtiyacımız olanı satın alırken alışveriş çantamıza dahil ettiğimiz ürünlerin geri dönüştürülebilir niteliği de oldukça önem arz ediyor.
En iyi atık henüz üretilmemiş olan
Geri dönüşümde harcanan enerjinin de tasarrufunu gözeten, en iyi atık henüz üretilmemiş olan ilkesiyle yola çıkarak market ya da yerel pazarlarda en az ambalajla muhafaza edilmiş ürünü tercih ederek başlayabiliriz. Marketlerdeki poşetlerin ücretli hale gelmesiyle poşet kullanımında hatrı sayılı derecede küçülmeye gidildi ve bez çantaların kullanımı git gide arttı. Aynı şekilde kahvecilerdeki kağıt bardakların kullanımı yerine kendi termos ya da bardaklarımızı yanımızda getirerek alışkanlıklarımızın yönünü tamamen değiştirebiliriz.
Mutfaktaki büyük dönüşüm
Hem sağlığımız hem de sürdürülebilirlik adına ekolojik sofralara yönelim ile mutfaklarımızdaki o büyük dönüşüme ilk adımı atabiliriz. Tarımsal ürünleri satın alırken, alışverişlerimizi organik ürünleri daha çok tercih ederek tarımsal kimyasalların kullanıldığı ürünlere olan talebi küçültmek mümkün. Diğer yandan meyve sebzeyi kendi mevsiminde tüketerek, üretimde harcanan enerjinin yine en aza indirgenmesine katkıda bulunulabilir.
Alışverişlerimizde dikkat edilmesi gereken başka bir nokta ise satın aldığımız ürünlerin bize ulaşım yükü. Ürünün evimizin yakınındaki markete ulaşana kadar ki enerji bedelini düşünerek tercihlerimizi daha çok yerel ürünlerden yana kullanabiliriz.
Bilimsel araştırmalar Dünya balık varlığının dörtte birinin avlanma terörü yüzünden tükendiğini gösteriyor. Balık tüketimimizi türlerin üreme dönemi dışında yaparak ekolojik döngüye fayda sağlayabiliriz.
Son yıllarda literatürümüzde çokça yer edinen veganlık da sürdürülebilirlik adına önemli bir farkındalık yarattı. Mevcut sistemde bitkisel ürünler tüm dünya insanlarını beslemeye yetecek kadar olmasına rağmen, mahsullerin büyük kısmı süt, et ve yumurta endüstrisinin devamı için hayvan besini olarak üretilmekte. Dünya çapında tahıl üretiminin üçte biri insan tüketimi için yetiştirilen hayvanları beslemek amacıyla kullanılıyor. Vegan beslenme tercih edilmese bile sürdürülebilirlik adına daha az hayvansal ürün tüketimi, hem toprağı hem de ekosistemi daha az tehdit ediyor.
Kimyasallar yerine doğal malzeme kullanımı
Daha az kimyasala ve daha çok doğal malzemeye yönelim ile ekolojiye daha fazla destek olurken, yine sağlığımızı da gözetmiş olacağımızın üzerinden bir kez daha geçmekte fayda var. Evimizdeki herhangi bir eşya ya da mobilya seçimlerinde alternatiflerin arasından ahşap, taş, hasır, pamuk, toprak bazlı ürünleri tercih ederek sağlıklı bir seçim yapmış oluruz. Bu ürünler üretim süreçlerinde bol atık bırakan ve kirleten süreçlerden geçmezler ve doğaya yeniden karışabilirler.
Özellikle tekstil ürünlerinde organik pamuk ürünlerinin tercihi hem cildimize hem de toprağa daha saygılı bir alışveriş tercihi.
Bulunduğumuz ortamların daha güzel kokması için oda parfümü kullanımı yerine kurutulmuş çiçek, meyve ya da baharatlardan faydalanabiliriz. Yine aynı şekilde deodorant ya da parfüm, krem gibi kozmetik seçimlerimize, fabrikasyon ve kimyasal ürünler yerine doğal üretim yapan küçük üreticilerin ürünlerini dahil edebiliriz.
Çamaşır suyu, bulaşık deterjanı vb. ürünler yerine Arap sabunu, karbonat ve sirke gibi yağ ve kirde etkili ürünlerin kullanımı ile daha temiz hava soluyarak kimyasalların neden olduğu zararlı maddeleri evimizden ve bedenimizden uzak tutarız.
Az enerji çok tasarruf
Yaşanmakta olan iklim krizi nedeni ile kaynakları hızla tükenmekte olan enerji artık daha da değerli. Su tüketimini en aza indirgemenin yanı sıra elektrik ve diğer yakıtların kullanımı da ciddi ölçüde önem arz ediyor. Daha az doğal gaz tüketimi adına izolasyon ve yalıtım, aydınlatmalarda eko –ampullerin tercihi, elektrikli aletlerde CFC içermeyen düşük enerjili modellerin kullanımı, özel araç yerine toplu taşıma ya da bisikletle ulaşımın sağlanması, evimizde ya da iş yerimizdeki muslukların su tasarrufu yapan modellerle değiştirilmesi sadece birkaç örnek. Yeşil tüketici olmayı seçerek sadece ekosistemi koruyan bir kahraman olmakla kalmayıp, hem sağlığımıza hem de bütçemize önemli ölçüde katkıda bulunabiliriz.
Bu yazımızı beğendiyseniz ”Sürdürülebilir Bir Yiyecek-İçecek Sektörü Mümkün: Sıfır Atık Restoranlar” yazımızı buradan okuyabilirsiniz.