Son yıllarda trend haline gelen bir kavram kişisel gelişim. Sayısı her geçen gün daha çok artan kişisel gelişime dair kitaplar, filmler, seminerler bu kavrama dair pek çoğumuzda merak uyandırır oldu. Peki, kişinin kendini ve dünyayı tanımasının ve sevmesinin amaçlandığı kişisel gelişim nedir? İnsana neler kazandırır? Hayatında nasıl değişimlere yol açar? İşte cevapları…
Sosyal bir varlık olan insan, toplum içinde yaşamaya, toplumun ona kazandırdıkları ve kendisinin topluma kattıkları ile yaşamını sürdürmeye programlanmış ve güdülenmiştir. Doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar devamlılığını sürdüren bir gelişim süreci içinde oluruz. Konuşmayı öğrenmekten, arkadaş- eş seçimine, çocuk yetiştirmekten, doğru bir iş seçimine kadar yaptığımız tüm seçimler, aslında gelişimimizi pozitif veya negatif yönlü etkiler; çünkü gelişim sadece pozitif yönlü bir durum değildir. Örneğin; yanlış seçilmiş bir eş yüzünden kişinin belki de tüm hayatı mutsuz bir şekilde sürdürülmek zorunda bırakılırken, eğitim almayı hedefleyen bir kız çocuğunun aldığı eğitim-öğretim sonucunda gelişimi elbette ki pozitif yönlü olacak ve duygu-düşünce dünyasına bu yönlü geri dönüşleri olacaktır.
Son yılların en büyük ilgi alanlarından biri, insanların kişisel gelişime olan eğilimi. Daha çok okuyan, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan olaylardan anında haberdar olan insanlar, pek çok duyguyla baş etmeye mecbur kalıyor.( mutlu, üzgün, bitmiş, çaresiz, eksik…) Bu da, onun bir süre sonra ruh halinde bazı dengesizliklere yol açıyor. İşte bu evrede sahneye çıkıyor kişisel gelişim…
Kişisel gelişime olan ihtiyaç o kadar artıyor ki; hiç olmadığı kadar kişisel gelişim yazarı, kitabı, filmi, kursu görür olduk. Belki de çevremizdeki her 4 kişiden 1’i kişisel gelişim kitabı okumuş ve kitabı okuduktan sonra artık hayata daha farklı bakmaya başladığını ve hayatında köklü değişimler yapmaya karar verdiğini söyler oldu. Bunun doğruluğunu tartışmak bir yana, bu kararın uygulanmasının devamlılığını sağlamak önemlidir esasen. Ben de kişisel gelişim kitapları okuyan bir insan olarak diyebilirim ki; kitaplar size hiç de tahmin edemeyeceğiniz fikirler sunduğu gibi, bazen aklınızdan geçip, kaleme veya dile dökemediğiniz düşünce ve duyguları önünüze çıkarıyor. O zaman, benim de severek okuduğum bir kişisel gelişim kitabı olan Erich Fromm’un “Sevme Sanatı” adlı kitabından bir alıntı yaparak, kişisel gelişim neymiş, bize neler katarmış hep beraber inceleyelim : “Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez. Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şey anlatamaz. Hiçbir şey anlamayan, değersizdir. Oysa, anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür… Bir şeyin aslında ne kadar bilgi varsa, sevgi de o kadar büyük olur. Tüm yemişlerin, böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşleyen biri, üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir…”
Son yüzyılda insanlık tabir-i caizse pek çok afetle karşılaştı. Salgın hastalıklar, savaşlar, ekonomik bunalımlar, güç savaşları, gelir adaletsizliğinden doğan fakirliğin sebep olduğu ölümler… Bunca çok şeyin bir araya gelmesi, halihazırda zaten pek de “mükemmel” olmayan hayatımızda köklü değişimlere sebep oldu. Kişinin gittikçe kendi iç dünyasına kapanması, dünyadaki adaletsizlikler karşısında birey olarak elinden fazla bir şey gelememesinin getirdiği çaresizlik hissi…Tüm bunlar, aslında birer öğrenilmiş çaresizlik halini alıyor zaman sonra.Gittikçe artan ve kabullenilen çaresizlik karşısında insan bir süre sonra silkelenip kendine geliyor ve adeta bir aydınlanma yaşıyor, üstündeki ve aklındaki bu “ölü toprağını” atmak için harekete geçiyor.İşte bu hareketin ilk adımına da kişisel gelişimi başlatmaya karar vermek diyebiliriz.
Kendini tanımak ve sevmek, kişisel gelişimin esası ve amacı diyebiliriz öyledir ki; yukarıda da söylediğimiz gibi aslında bir uyanış, bir “ölü toprağını üstünden atma” eylemi olduğu için, bu da beraberinde mutluluğu getirir. Temelde ise, daha etkin ve etkili yaşamaya yardımcı olur. Bu yolla da daha mutlu bir yaşam, daha bilinçli bir insan olma beraberinde gelir. Daha mutlu bir yaşam; daha mutlu ve bilinçli bir benlik ve ilişkiler demek; ancak bunun da hemen olmasını beklemek doğru değildir; çünkü dediğimiz gibi kişisel gelişim bir süreçtir.
Kişisel gelişim önce buna karar vermeyle başlar yani; kişi, kendini “dünyanın sekizinci harikası”, tam bir mükemmeliyet abidesi gibi görme fikrinden vazgeçebilmeli. Böyle kişilerin zaten çözüm odaklı, empati sahibi ve açık görüşlü olmasını bekleyemezsiniz. Bu yüzden, aslında kişisel gelişim sürecine giren insanlar, cesur, bilinçli ve gelişime açık olanlardır. Onlar bu süreci sadece okuyarak, film izleyerek değil; edinebildiği ve kendisine faydası dokunabilecek her yoldan elementle sürdürmeye devam eder ve onlar için süreç ölene kadar devam eder; çünkü insan öğrenmeyi bırakamaz ve her gün değişen ve gelişen bir varlıktır
Kişisel gelişimin faydalarından ve getirilerinden biri de sizi, karşılaşabileceğiniz değişik durum ve olaylara karşı hazır ve bilinçli bir konuma getirmeye yardımcı olmasıdır. Çünkü; kişisel gelişim süreci içinde kişi, kendisini ve dünyayı tanır ve olasılıkları arttığı için daha tedbirli olur ve çözüm yolları artar. Bu değişim kişiyi pozitif yönlü etkiler ve olaylar karşısında daha soğukkanlı ve akılcı birine dönüşür. Bu da daha etkili kararlar verebilmenize ve bunları hayatınızda uygulamanıza yardımcı olur.
Kişisel gelişimin diğer bir faydası ise, gelişim süresince kişinin “ben olma” ve “farkındalık” kavramları arasındaki farkı fark etmesidir. Kişi “ ben” anlayışından uzaklaşıp, olayların, kişilerin ve durumların daha çok farkına varmaya başlar. Bu da çevresini daha kolay ve etkin bir şekilde tanımasına yardım eder.
Kişisel gelişimin en önemli bileşenlerinden biri, kişiye kazandırdığı yeni bilgilerdir. Bunu sadece eğitim olarak daraltmamak da lazım; çünkü bu eğitimin sonunda kendinizi, dünyanızı, insanlığı tanırsınız ve tanıdığınız her insanın bakış açısı, değer yargıları, inancı sizde toplanır. Bu da sizi daha “dolu” biri yapar.
Kişisel gelişimin bir süreç olduğunu belirtmiştik. Bunun için yola adım attığınız ilk günden ya da haftasından itibaren büyük değişimler ve geri dönüşler beklemek yanlış olur. Kişisel gelişim sürecini, bir öğrencinin okula başladığı ilk gün ile üniversiteyi bitirdiği güne kadar olan süreye benzetebiliriz. Okula başladığınız ilk gün heyecanlısınızdır, yeni arkadaşlar, yeni bir ortam, kazandırılmış alışkanlıklarınız ve davranış kalıplarınız vardır; ancak ortaokula geldiğinizde o ilk günkü halinizden yavaş yavaş başka birine doğru evrilirsiniz. Lisedeki ruh ve beden haliniz ise apayrıdır. Üniversite bittiğinde ise, belki 1 sene önceki halinize bile benzemezsiniz. İşte; kişisel gelişim sürecinde sonucunda da “okula başladığınız ilk zamanlar” yanınızda olan arkadaşlarınız, fikirleriniz, öğretilmiş davranış kalıplarınız ve hayata bakış açınız “üniversitenin son senesi” gibi olmaz. Çünkü; artık kendinizi bulursunuz ve kendinize ve dünyaya karşı daha adil, akılcı ve eleştirel olursunuz.
Kişisel gelişim herkes için gerekli ve faydalıdır. Kendinizi ve dünyayı tanımak ve sevmek ve dolayısıyla da daha kaliteli bir yaşam sürmek için hepimizin kişisel gelişimimizi destekleyecek kaynaklardan faydalanmamız gerekiyor. Hem beden hem de ruh sağlığınız için de destekleyici bir role sahip olan kişisel gelişim süreci sizi hem daha bilinçli hem de pek çok açıdan tamamlanmış hissettirecektir.
Diğer yazımıza göz atmak isterseniz: 2023 Pantone Rengi Açıklandı