Heykel sanatı sınırlamaların ötesinde ve kalıpların oldukça dışında; sanatçıya kendini belki de en yoğun ifade etme olanağı sunan sanat dallarından biri olma özelliğindedir. Milattan önce insan var olduğundan beri yaşayan bu sanat dalı, yüzyıllar içerisinde evrimleştiği bu noktada bizlere “anlık” görsel lezzetler sunuyor. Bunun en güzel örneklerinden biri Urla Sanat Sokağı’nda bulunan İstifçi Urla’nın ev sahipliğinde düzenlenen heykeltıraş Esin Öner’in yorumu ile gerçekleştirildi.
9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun olan Esin Öner, eserlerinde ağaç, bez, bronz, metal malzemeler kullanarak doğada halihazırda varolan her şeyi yaratım sürecine dahil etmeyi tercih eden bir sanatçı.
“SANAT MİSYONU OLARAK ÇOKLU DİSİPLİNLERE İNANAN BİRİ OLARAK, BENİM İÇİN HER ŞEY BİR MALZEME, HER FORM İSE ZORLANMASI GEREKEN BİR SINIRDIR. BU YERİ GELDİĞİNDE EGE DENİZİNİN BİZDEN ALIP BİZE GETİRDİĞİ BİR AĞAÇ DALI, YERİ GELDİĞİNDE BİR GAZOZ KAPAĞI, YERİ GELDİĞİNDE DE HERKESİN HER GÜN KULLANDIĞI AMA FARKINDA OLMADIĞI TUVALET KAĞIDIDIR. BAZEN ÜÇ BOYUTLU BİR HEYKEL BAZEN DE ÜÇÜNCÜ BOYUTU ZORLAYAN BİR RESİM…. AYNI HAYAT GİBİ…. RENKLİ, ANLAMLI VE GİZEMLİ…”
Güneşin yüzünü hafifçe gösterdiği ama soğuğun hala burunların ucunu dondurduğu bir cumartesi gününde çamurun Öner’in dokunuşlarıyla nasıl anlamlandığına tanıklık etme fırsatı bulduk. Her şey dal parçaları ve birbirine dolanmış tellerle başladı. Önce iç içe geçmelerini izledik. Ekolojik sanata atfen doğadan alınan materyallerin sanatçının elinde şekil almasını gözlemledik. Çamurun iskeletiyle nihai buluşması sonucunda taşıdığı duyguya şaşırdık. Sıcak şarap ve müzik eşliğinde adım adım, yoğrularak, tırnaklanarak şekil alan kahverengi bir malzemenin adeta ete kemiğe bürünmesine şahit olduk. Bu kadar kısa sürede böyle bir oluşumu saniye saniye izlemek inanılmazdı. Önce yaşlı bir adamdı benim için, oldukça hasta, mutsuz, çok fazla yaşanmışlığı olan…
Çok değil aradan 10 dakika geçmeden genç birine dönüştü, hafif dik kafalı başına buyruk, hayalleri olan… Hafızamda yer etmiş roman kahramanlarına da gerekli atıfları yaptıktan sonra o genç benim için artık tam anlamıyla “vardı”. İşin büyüsü, plastik bir kap içinde gelen çamuru ahşap ve metalle harmanlayan Öner’in hissettirdiği görsel şölenden kaynaklanıyor.
Urla’nın yerel dokusuyla bütünleşen bir ortamda canlı performans ile heykel sanatının özünü deneyimleme fırsatı bulduk. Mekan, sanatçı ve izleyici üçlemi bir çatı altında toplanırken ilham verici bir yaratıcılıkta hepimize esin kaynağı oldu.