Kim içinde bulunduğumuz dünyada birkaç saatliğine de olsa tüm gerçeklerden uzaklaşıp biraz da başka dünyalara, biraz hayale, bazen dramla yoğrulmuş ama yolunu bulmuş güzel bir dostluk hikayesine kapılmak istemez ki..
İşte karşınızda izledikten sonra hayata, iyi bir dostun varlığına ya da o büyülü dünyalara sevginizi bir kez daha artıracak üç güzel film:
Avustralya’da yaşayan, “Earl Grey” adında biriyle evlenip, İskoçya’da bir şatoda 9 çocukları 2 ördekleri ve Kevin adında köpekleriyle yaşama hayali kuran, 8 yaşında ve yapayalnız Mary Daisy Dinkle’ın, bir gün postanedeki adres defterinden rastgele seçtiği M. Horowitz’e, Amerika’da bebeklerin nerden geldiğini sorduğu mektubuyla her şey başlıyor.
New York’ta yaşayan, 8. Henry adlı japon balığı ölünce acilen 9. Henry’i alma ihtiyacı hisseden 44 yaşındaki, yalnız, sayısız psikolojik problemi olan Max Jerry Horowitz ise karanlık dünyasından, Mary’nin yalnızlığını paylaştığı mektup arkadaşlığı ile çıkıyor.
Mary ve Max’in birbirlerine yıllar içinde gönderdikleri sayısız mektup, kurdukları müthiş bağ ve dostlukları onları hayatta tutan en güçlü şey haline geliyor.
Hiçbir filmde yalnızlık da dostluk da bu kadar derinden, bu kadar sarsıcı ama böyle de sıcacık işlenmemiştir… Filmimizi Max Jerry Horowitz’den bir alıntıyla bitirelim:
“Seni affetmemin sebebi senin kusursuz olmaman. Sen de kusurlusun, ben de. Hiç kimse kusursuz değildir.”
2. How to Train Your Dragon (2010)
Bu kez biraz daha keyiflenmek iyi olabilir, o halde işte karşımızda How to Train Your Dragon:)
Dönem Vikingler zamanı! Ve Viking’lerin yaşadığı Berk Adası’nda ada halkının en büyük düşmanları ise ejderhalar. Filmin ana karakteri Hiccup, babası ve diğer Vikingler gibi güçlü ve korkusuz bir savaşçı olmak, gücünü ispat etmek ve bir ejderha öldürmek istese de aslında yaradılışı pek de bu Viking acımasızlığına uygun değil… O yüzden Hiccup da kendini keşfetmeye ve kendi macerasını yazmaya başlıyor.
Bulunması en zor ve tehlikeli ejderhayı öldürüp kendini babasına ve tüm köye ispat etmek için çıktığı yolculuk Toothless ile karşılaştığı an geri dönülemez bir bağın ilk düğümü oluyor her ikisinin hayatında da…
Toothless yaratılmış, en güzel mimiklere sahip, en komik ve keşke benim de bir tane Toothless’im olsa diyeceğinizi türden bir ejderha! Filmi izlemekse size kesinlikle büyük bir keyif verecek.
Birbirlerini her anlamıyla tamamlayan (filmin sonunda bunu daha iyi anlayacağız) çok güzel bir ikili onlar!
Animasyon dünyasından bahsedip de Hayao Miyazaki’nin inanılmaz hayal gücü dünyasından bir film seçmemek olmazdı, değil mi? 🙂
Karakterimiz Chihuro’nun anne ve babasıyla çıktığı çok sıradan başlayan yolculuğun bir anda bambaşka diyarlara dünyalara dönüştüğü bu film birçok mesajı da içinde barındırıyor.
Bu dünyada her şeyin, eşyaların bile bir ruhu olduğunu anlatan bu animede açgözlülüğü ve kötülüğü birbirinden derin, ince ince çizilmiş karakterlerin dünyasında izleyip sonunda bir çocuğun temizliğinin ve sevgisinin, bencil olmayan ruhunun kazandığını görüyoruz.
Çok derin, çok anlamlı, çok sorgulatıcı ve çok düşündürücü bir anime Spirited Away, izlerken içinde kaybolacağınıza, izledikten sonra üstüne çok düşüneceğinize eminim.
Chihuro’nun o içten o tertemiz o çok seven hallerine bayılacaksınız!
Bu filmi de çok güzel bir alıntıyla bitirelim:
“Biriyle bir kez tanıştın mı aslında onu hiç unutmazsın. Anıların canlanması zaman alabilir, o kadar.”