Çıraklıktan başlayan bir serüvenin, uzun yılların tecrübesi ve özverisiyle Urla’da herkesin ismini bildiği bir üne kavuşturması şüphesiz tesadüf değil. İsmi Urla sınırlarını aşan Seyhan Et, Türkiye’nin et restoranı klasmanının iyi bir örneği olma özelliğini taşıyor.
Urla’ya gelindiğinde Urlalı gibi hissetmek isteyenlerin uğraması gereken bir mekân var: Seyhan Et. Uzun yıllardır kasaplık tecrübesi ile et servisinin uzmanı olduğunu dile getiren Harun Seyhan, Seyhan Et ismini tüm Türkiye’ye duyurmayı başarmış. Kırmızı ete dair çok çeşitli bir menüye sahip bu restoran en iyiyi en doğru şekilde servis etme tecrübesi ile uzun yıllardır hizmet veriyor. Bir kasap dükkânından bir steak restoran konseptine emin ve bilge adımlarla ilerlemenin bir yolculuğu olan bu işletme açılmadan evvel kimi çevrelerden cesaret alsa da bazıları tarafından Urla’da böyle bir restoran açmanın büyük bir delilik olacağı şeklinde eleştirilmiş. Olumsuz yorumlara aldırış etmeden, hayallerini gerçekleştirmeye odaklanan Seyhan ailesi, Urla Gastronomi Rotası’ndaki ismiyle ve kalitesiyle daha da ilerlemeye kararlı. Seyhan Et bugün Kasap & Restoran hizmetiyle, oldukça geniş meze- şarap menüsüyle ve özenli dekorasyonuyla misafirlerini ağırlamaya devam ediyor.
Seyhan Et ne zaman açıldı? Hikâyenizi sizden dinlemek isteriz.
HARUN SEYHAN: Hikâye 1983’te Urla’da başladı. Ortaokul döneminde okulu bırakıp kasaplığa; Malgaca Pazarı’nda çıraklığa başladım. Evleninceye kadar kasap dükkânlarında çalışarak yıllarım geçti. 1999’da eşimle beraber kasap dükkânımızı açtık. Ayakta kalmak, tutunmak için ele ele mücadele verdik. 2005 yılından sonra kendimizi bulmaya başladık. İşler ilerledikçe, müşteri kitlemiz steak işine yönelmemizi önerdi. Herkes yapsa yapsa bu işi ancak siz yaparsınız diyordu. 2015 yılında da yine eşimle beraber Seyhan Et’i kurduk. Eşim Ebru Hanım her zaman destekçim oldu.
EBRU SEYHAN: Çocuklarımız büyüdükten sonra, hayalimde bir restoran açmak vardı. Harun’un köftesi çok meşhurdu; her yerde konuşuluyordu. Ben de bu yüzden bir restoran açayım dedim. Harun’un köftesini yanında bir spesiyalle servis etmeyi hayal ediyordum. Sonra eşim bu işi büyütelim beraber yapalım dedi.
Peki, Urlalı mısınız?
Evet Urlalıyız; buranın yerlisiyiz. Boşnak göçmeniyiz elhamdülillah. Soyadım Seyhan; yabancı müşteriler bana Seyhan derler. Urlalılar ise bana Harun diye hitap ederler. Çok teklif aldık ama Urla’nın dışına çıkmayı hiç düşünmedik. Bodrum, Alaçatı-Çeşme, Karşıyaka’dan teklifler geldi. Urla’dayız ve Urla’da kalmaya devam edeceğiz. Urla’nın ilk restoranlarından biri biziz.
Mutfağınızdan ve menünüzden bahseder misiniz?
Biz menüyü genelde dolaptan seçtiriyoruz. En az altmış çeşit seçeneğimiz var. Etimizi kendimiz işliyoruz. Bizim spesiyallerimiz hiç değişmiyor, hep aynı. Et servis ettiğimiz için menümüz sezonluk olarak değişmiyor. Burada yemeden gitmeyin dediğimiz lezzetimiz ‘Madalyon’dur. Madalyon diye bir et ismi aslında yok, onu ben koydum. Şimdilerde zannedersem bu isim piyasada bayağı bir yayıldı. Köftemiz zaten meşhurdur; bağımlılık yapar. Buraya yeni yerleşen kişilere buranın en iyi kasabı sorulduğu zaman bizim ismimizi veriyorlar. Bu başarı bizim çok özverili çalışmamızdan kaynaklanıyor. İşin çıraklığından geldiğimiz için bu iş bana çok kolay geliyor. Hayvanı canlı gördüğümde bile anlıyorum. Ne çıkacağını biliyorum, bu da bizi farklı kılıyor.
EBRU SEYHAN: Eşim çok disiplinli ve çalışkan. Kasap dükkânımız varken, sabah yediden gece ikiye kadar çalışırdı. Çok büyük emek verdi. Bu arada kasap dükkânımız da hala hizmet vermeye devam ediyor.
Müşteri sadakati yüksek olan bir restoransınız. Bu başarıyı neye borçlusunuz?
İsmimiz Urla dışında da çok biliniyor. İzmirliler dışında İstanbullular da bizi çok iyi tanıyorlar; buraya gelmeden önce bize rezervasyon yaptırıyorlar. Alaçatı ve Karşıyaka’dan çok misafirimiz var. Bu başarıyı mesleki bilgime bağlıyorum. Yalnız olsaydım herhalde bu işi yapamazdım çünkü çok zor. Eşimin kardeşi Banu Hanım ve eşim burada büyük destekçilerim. Kasaplıktan geliyor olmasaydım bu işi zaten yapmazdım. İyi kasaplara bu işi yapmayı tavsiye ederim.
Peki, müşteri profilinizden de bahsedebilir misiniz?
Restoranı ilk açtığımız zamandan beri burada yaşamakta olan kitle de değişti. Kasap müşterimizden ziyade yavaş yavaş yeni bir çevre daha edinmeye başladık. Televizyonda ve gazetelerde gördüğümüz insanları restoranımızda da görmeye başladık. Bu bizim için onur verici bir şey.
Urla Gastronomi Rotası’ndaki üyelik süreciniz nasıl oldu?
Biz burayı açtıktan sonra işler kısa sürede oturdu. Bunu da kasaplık deneyimime borçluyum. Tanınan bir kasap olduğum için hiç zorlanmadık. Sonrasında diğer mekânlar açılmaya başladı; Od Urla olsun, Vino Locale olsun. Onlarla bir araya geldik. Osman Sezener bir rota kuralım dedi ve öyle başladık. Orada bazı şartlar var. İşletme en az iki sene kendi markasını yaratmış olacak ki, üyeliğe hak kazansın. Hemen yeni açılan markaları kabul etmiyoruz. Kendi yarattığı isim, kendi yarattığı marka olması gerekiyor.
Aileniz ile birlikte çalışıyor olmak nasıl bir duygu?
HARUN SEYHAN: Anlaşabiliyorsanız güzel bir deneyim. Büyük keyif alıyoruz. Zirveye çıkmak kolay, orada kalmak zor. Biz işin en zor tarafındayız. Köfte servisini hiç kimseye bırakmam; yardımcı da istemem. Çünkü benim ilk göz ağrım: kasap dükkânımdan beri köftem beni ben yapan ürünüm. Köftemi sahiplendiğim için kıskanırım da.
EBRU SEYHAN: Beraber çalışarak birbirimizi tamamlıyoruz. Ben mutfak kısmındayım. Harun kasap reyonunda, Banu da müşteri ilişkileri bölümüyle ilgileniyor. Bize müşterilerimiz siz orada yoksanız buranın enerjisi olmaz diyorlar.
Seyhan Et Restoranı size neler kazandırdı?
Birlik, dirlik, güç ve çevre kazandırdı. Kasap Harun, sonrasında Seyhan Et çok çok kişi tanımamıza vesile oldu.
Peki, yıllar sonrası için restoranınızla ilgili yeni planlarınız var mı?
Yeni hedeflerimiz var. Çok güzel bir yerim var. Zaten orayı eşimle birlikte bir iş yeri kurmak için aldık. Orayla ilgili bir hayalimiz var. Aslında şimdiye kadar gerçekleşmiş olacaktı ama pandemiden dolayı iki sene boyunca rafa kalktı. Hayalimiz yine orada Seyhan Et’e devam ederek yeni bir konsept ile bir şey yapmak. Tabi bu yer yine Urla’da. Siz Urla’nın eskisi yerlisisiniz.
Sizce dünden bugüne Urla’da neler değişti?
Doğduğumdan beri, 52 yıldır Urla’dayım. Dedelerim, baba tarafım tamamen Urlalı. 1999 yılını baz aldığımda tabi Urla nüfusu bu kadar yoğun değildi. Müşteri kazanmak daha zordu. Urla değişmeye 2015 yılından sonra başladı. Sanat Sokağı’nın, Urla Şarapçılığın kurulması, Urla Bağ Yolu’nun oluşması Urla’ya çok şey kazandırdı. Biz de Urla’da önemli bir katma değer olduğumuza inanıyoruz. Bunu bize makam sahibi olanlar ve müşterilerimiz söylüyor.
‘‘İsmimiz Urla dışında da çok biliniyor. İzmirliler dışında İstanbullular da bizi çok iyi tanıyorlar; buraya gelmeden önce bize rezervasyon yaptırıyorlar.’’
Röportaj: Ebru Belen
Editör: Nisa Tosyalı, Şöhret Baltaş