Urla’nın Sanat Vahası: Arkas Sanat Urla

Lucien Arkas, bir armatör, sanatsever ve aynı zamanda kurumsal bir sanat koleksiyonunun sahibi. Fransa Hükümeti tarafından 20 yıllığına, kültür ve sanat amaçlı kullanım için Arkas Holding’e tahsis edilen binadaki Arkas Sanat Merkezi’nin yanı sıra Bornova’da 2012’de açılan Arkas Deniz Tarihi Merkezi’ni de sanatseverlerle buluşturdu. Büyükada’da yıkılmak üzere olan Con Paşa Köşkü de Arkas Holding’in restorasyon çalışmaları sonucunda eski ihtişamına kavuştu. 2020 yılından bu yana ise Arkas Sanat Urla, farklı dönemlere ışık tutan resim, heykel, halı, zırh ve cam obje gibi Arkas Koleksiyonu seçkisi ile sanatseverleri konuk ediyor. Lucien Arkas’la, Dergi Urla adına keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…

Sizinle daha önce bire bir çalışmış biri olarak çok yoğun olduğunuzu biliyorum. Buna rağmen röportaj teklifimizi geri çevirmediğiniz için Dergi Urla adına teşekkür ederim. İzmir’in gurur duyduğu bir isim olarak sanatla nasıl tanıştığınızı anlatır mısınız?

Sanat merakı ve sevgisi küçük yaşlardan itibaren insanın içine işlediğinde hayat boyu devam ediyor. Ben de ailemin sanata verdiği önem ve ilgiden çok etkilendim. Babamın halı ve kitap merakı vardı, ben de onun sayesinde sanata ilgi duymaya başladım. Zamanla sanatın içine girdikçe çok farklı alanlar keşfettim ve sanatla ilgilenmek benim için bir tutku haline geldi. İlgim hep canlı kaldı. Bundan 30 yıl önce bütçem elverdiğinde, ilk başta Türk ressamların eserleriyle başladım ama o zaman “Ben koleksiyon yapacağım” diye düşünmemiştim. Zaman içinde, bu tutku doğrultusunda ilgi duyduğum eserleri araştırmaya ve koleksiyonu genişletmeye devam ettim. Arkas Koleksiyonu, benim ilgimle başlayarak tutkuya dönüştü. Halen benimle birlikte profesyonel bir ekip tarafından yönetilen Arkas Holding’in kurumsal koleksiyonudur. Resim, halı, cam, heykel olmak üzere dört ana eser grubundan oluşan Arkas Koleksiyonu’nda ayrıca kitaplar ve gemi modelleri de var. Cam koleksiyonu, Art Nouveau ve Art Deco cam sanatının en önemli temsilcileri Emile Gallé, Daum Freres ve Lalique’in nadir örneklerini içeriyor. Heykel koleksiyonu da ağırlıklı olarak Avrupalı sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Auguste Rodin, Aristide Maillol, Camille Claudel, Jean Baptiste Carpeaux gibi önemli sanatçıların 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyıl başına ait mermer, terra cotta ve bronz heykelleri var.

Giriş salonunda yer alan ve 19. yüzyıl resimleri ile başlayan seçkiler, Arkas Sanat Urla’nın iddialı bir birikime sahip olduğunu gösteriyor. Arkas Sanat Urla’nın kürasyonu nasıl oluşturuldu?

Arkas Sanat Urla’da, Arkas Koleksiyonu’ndan derlenen özenli bir seçki yer alıyor. 30 yılı aşkın süredir titizlikle oluşturulan Arkas Koleksiyonu’nun, bir kurum koleksiyonu olarak içerdiği her bir eserin tarihi, kendi dönemi içindeki önemi, üretim tekniği gibi özelliklere uygun olarak geliştirilip sanatseverlerle paylaşılması amaçlanıyor. Bu amaç doğrultusunda, Arkas Sanat Direktörü Müjde Unustası’nın gerçekleştirdiği kürasyon ile farklı dönemlere ışık tutan bir seçki oluşturduk. Uluslararası müze standartlarına uygun şekilde muhafaza edilip sergilenen eserlerin sunumunda, eserlerin belli bir hikâye oluşturacak şekilde, dönemsel olarak birbiriyle anlamlı bir ilişki içerisinde olmasına önem verdik.

İki kattan oluşan sergi alanının giriş katında ziyaretçileri tablo ve heykeller karşılıyor. Seçki, 19. yüzyılın sona erip 20. yüzyıla girildiği, sanat tarihinin en heyecan verici, yenilikçi dönemlerinden birinin yaşandığı yıllarda, çoğunluğunun Paris ve çevresinde bir araya geldiği, resim ve heykel sanatının öncülerinin eserlerini bir araya getiriyor. Üst kata devam edildiğinde, tarihte daha gerilere gidip bambaşka bir döneme adım atıyoruz. Bu bölümde, Kuzey Rönesansı’nın sembolist ve detaycı yaklaşımını yansıtan 16. yüzyılda Flaman bölgesinde üretilmiş, son derece nadide duvar halıları yer alıyor. Duvar halılarına, işlevselliklerinin yanı sıra birer sanat eseri niteliğinde olan ve ağırlıklı olarak Almanya, İtalya ve Avusturya bölgelerinden, 16 ve 17. yüzyılda hüküm sürmüş Avrupa hanedan üyeleri ve özel muhafızları için özel olarak üretilmiş zırh, miğfer ve silah seçkisi eşlik ediyor. Bu zırhlar ve silahlar, üretildikleri dönemde giydiği kişiye ölümcül silahlardan korunma sağladıkları gibi aynı zamanda birer prestij sembolüydüler, fonksiyonları dışında bir tür giyilebilir heykel olarak algılanıyorlardı. Üst kattaki diğer bir önemli eser grubu ise yine 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl başına tarihlenen klasik dönem Uşak halıları… Şöhreti Osmanlı İmparatorluğu sınırları dışına taşmış olan bu halılar, o dönemde Avrupa’da da ilgi görürdü. Ziyaretçiler, galeride madalyonlu Uşak halılarından önemli örnekleri görebilirler.

İkinci katta 16. ve 17. yüzyıl Avrupa hanedanlarına ait zırh, miğfer ve silahlardan oluşan bir seçki var. Buna Rönesans halıları ve klasik dönem Anadolu halıları da eşlik ediyor. Halıya ayrı bir değer veriyorsunuz. Günümüzde halı eskisi gibi değer görmüyor, halıcılık geleneği yok olmak üzere. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Geçmişten bugüne binlerce yıllık geleneği yansıtan halı, Türkiye’nin en önemli kültürel miraslarından biridir. Halı sanatı korunması ve desteklenmesi gereken bir değer. Ailemden kalma halıları 90’lı yılların başından bu yana aldığım antika halılarla zenginleştirdim. Halı kültürü ve sevgisi de ailemden geliyor. Halı, binlerce yıllık bir kültür mirasıdır. Bu kültürü yaşatmak ve tanıtmak gerekiyor. Anadolu, tarihte halıcılığın en önemli merkezlerinden biri. En başta bizlerin bu mirasa değer verip sahip çıkmamız lazım, yabancılardan bunu bekleyemeyiz. Bu bir aşk, sevda meselesi, bunu yaratabilmek lazım. Bu tür sergi ve koleksiyonlarla halı değer kazanır. Arkas Halı Koleksiyonu’nu ilk defa 2015 yılında İzmir’de Arkas Sanat Merkezi’nde sergilemiştik. Ardından 2017 yılında da İstanbul’da ilk defa Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sergiledik. Sergiler vesilesiyle bir kez daha sanatseverlerle paylaşarak bu nadide eserlerin anlaşılıp benimsenmesine katkıda bulunmayı, yeni bilimsel çalışmalara kaynak oluşturmayı ve ülkemizde halıcılığın yeniden eski parlak günlerine kavuşmasını diliyorum. Bu nedenle alıp restore ettirdiğim binalardan biri olan, Bornova’daki 1770’lere ait Mattheys Köşkü’nde Arkas Halı Koleksiyonu sergilenecek.

Galerinin ikinci katındaki Cam Galeri içerisinde Roma İmparatorlarına ait mermer büstleri ve Antik Dönem tapınaklarından mermer replikalar bulunuyor. Cam Galeri’yi serginin bütünüyle nasıl ilişkilendirirsiniz?

Dünya tarihine baktığımızda, Batı’nın medeniyetinin temel taşlarından bir tanesi Roma İmparatorluğu’dur. Sanattan mimariye, Roma İmparatorluğu döneminde üretilmiş olan eserler Batı sanatının gelişiminde de önemli rol oynamıştır. Arkas Sanat Urla’da şu anda sergilenmekte olan Batı sanatında yenilikçi öncüleri eserlerinin yanı sıra, Arkas Koleksiyonu’nda bu jenerasyondan önce gelen ve akademik yaklaşımın önemli örneklerini gerçekleştirmiş sanatçıların da eserleri yer almaktadır. Kurum koleksiyonu bir bütün olarak ele alındığında, Cam Galeri’de sergilenen Roma imparatorlarının büstleri, koleksiyonun ana çerçevesi ile uyum göstermektedir. Bu açıdan, binanın mimari tasarımında bu heykellerden alınan bir ilhamdan çok, sanat tarihinin geniş bir dönemini kapsayan koleksiyonun kendisinin binaya ilham verdiğini söylemek daha doğru olur.

Büyük şirketler merkezlerini bir süre sonra İstanbul’a taşıdı. Arkas Holding ise merkezini İzmir’de tutmayı sürdürüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İzmir’den gitmeyi hiç düşünmedim. Şirket merkezinin illa metropolde olması şart değil. Her şeyden evvel İzmir’i İzmir olarak severim. Bu şehirde yaşamayı severim ve o güzel yaşantıyı bana veren şehre bir borcum var. Onun için gerek yarattığım iş imkânlarıyla gerek sosyal projelerle gerekse İzmir’e sanatsal mekanlar kazandırmakla şehrime bu borcu ödüyorum. Spor olsun, eğitim olsun, farklı alanlarda İzmir’in öne geçmesi için elimden geleni yapıyorum. Gemilerimin, spor takımımın formalarının arkalarında bile hep İzmir yazar. Ben İzmir’i çok severim ve köklerimiz burada. Ailem üç asır önce gelmiş. O yüzden buradan kopamam ben. İzmir, fikrine de özerkliğine de çok düşkündür. Bu da hoşgörüyü bilmesinden kaynaklanıyor. Hoşgörü yoksa fikir serbestliği de olmaz. İzmir’de mutluyum, İzmirlileri de seviyorum.

Üçüncü Arkas Sanat Merkezi için Urla’yı seçmenizin nedeni nedir? Urla’nın bugünü ve geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

Urla’nın, İzmir’in en güzel ilçelerinden biri olduğunu düşünüyorum. İzmir merkezine olan yakınlığına rağmen şehirleşmemiş bir sahil kasabası özelliklerini devam ettirebiliyor, sunduğu sakin ve huzurlu ortam ile insanları büyülüyor. Bu şekilde devam ettiği müddetçe, çok ilgi çekeceğine ve doğallığını bozmadan cazibe merkezi olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Sanatı İzmir’in farklı bölgelerinde yaşayan tüm sanatseverlerle buluşturmak amacındayım, bu nedenle, Urla gibi Türkiye’nin her yerinden ziyaretçi ağırlayan bu özel bölgede bir müze açmak istedim. MÖ 4000’lere tarihlenen bu bölgede, doğa, tarih ve farklı mutfakların örneklerini keşfetmeye gelen yerli ve yabancı ziyaretçilere farklı bir deneyim yaşatmak istedim.

Sanat alanında yeni planlarınız var mı?

Sanat alanında “Paylaşılmayan güzelliğin değeri kalmaz” düsturuyla İzmir’de üç sanat merkezi açtık. 2011 yılında Arkas Sanat Merkezi’ni, ardından 2012 yılında Arkas Deniz Tarihi Merkezi’ni ve 2020’de pandemi koşullarında olmamıza rağmen Arkas Sanat Urla’yı ziyarete açtık. Ücretsiz gezilen bu merkezlerle sanatı her yaş için ulaşılabilir kıldık. Çocukların sanat sevgisini küçük yaşta kazanması hayatlarında olumlu izler bırakıyor ve gelişimlerine katkı sağlıyor. Arkas Sanat Merkezi’nde 10 yılda 22 sergimizle 700 binden fazla ziyaretçi ağırladık.

İzmir’in kültür sanat ortamını zenginleştirmeye devam ediyoruz. İzmir’de restorasyonları devam eden üç ayrı köşkü de sanat merkezine dönüştüreceğiz. Bornova’da 1770’lere ait Matthey’s Köşkü’nde Arkas Halı Koleksiyonu sergilenecek. Yanı sıra Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti Ayşe Mayda’nın yaşamış olduğu köşkün restorasyonunu sürdürüyoruz. Arkas Resim Koleksiyonu’ndan Türk sanatçılara ait eserler sergilenecek. Buca’da ise eski İzmir Valisi Rahmi Bey’in köşkünü İzmir tarihiyle ilgili bir merkez olarak kente kazandıracağız.

Hem dergimiz hem de Urla adına bir kez daha teşekkür ederiz. Son olarak, Urla’ya söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Urla, gerek tarihi gerek geleceği açısından bizler için çok kıymetli… Yerel ve güzel olanı koruyarak, büyümek ve gelişmek kolay değil, ama Urla bunu çok güzel başarıyor. Umarım bundan sonra da bu şekilde devam edecek.

Arkas Sanat Urla Hakkında:

Sade ve güçlü bir mimariye sahip olan Arkas Sanat Urla tasarımında, içinde yer aldığı doğal çevrenin dokusu ile uyum içerisinde olması amaçlandı. Antik Dönem mimarisinden etkiler taşıyan yapı, yarı açık ve kapalı sergi alanlarından oluşuyor. Gün içerisinde değişim gösteren güneş ışığının içeri girmesini sağlayan pencere ve ışıklıklar sayesinde ziyaretçiler değişken bir mekânsal atmosfer deneyimliyor. Kolonadlı platformun üzerinde yer alan cam ile çevrili ve heykellerin sergilendiği avluda yaratılan şeffaflık, mekânın dinamizmine katkı sunuyor. Yapının tamamında kullanılan doğal taş kaplama ise, Arkas Sanat Urla mimari karakterini oluşturan sadelik ve doğayla güçlü bir ilişkinin kurulması hedefine ulaşılmasında rol oynayan önemli unsurlardan bir tanesi. Açık alan düzenlemelerinde de yine sanat odaklı bir yaklaşım söz konusu.

“Paylaşılmayan güzelliğin değeri kalmaz”
Lucien Arkas

“Arkas Sanat Urla” Röportaj: Bengi BİRGİ

Henüz yorum yok

Bir yorum bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BİZİ TAKİP EDİN