Vivian Maier, Helen Levitt ve Diane Arbus
Sanat, her zaman insanlar için duyguları en kolay ifade etme yöntemi olmuştur. Fotoğrafçılık ise bu duyguları en realist biçimde aktarabildiğimiz bir sanat alanı. Bütün bu koşuşturmalar içerisinde bir an içerisinde kalabilmek, o an dahilinde hatıralara sarılabilmek ancak çektiğimiz fotoğraflarla beraber bizimle var olabilmekte. İç dünyamızdaki derinlikleri, gördüklerimizle birleştirdiğimizde ortaya bizi tamamlayan izler kalmakta. Bu izler ise sonsuza kadar var olmakta. Fotoğrafçılık dünyasına damga vurmuş, perspektifleri ve kendi hayat hikayeleriyle oldukça etkileyici bir şekilde hayatımıza önemli anlar bırakmış üç başarılı kadın fotoğrafçı ve onların unutulmaz karelerinden oluşan derlemeleri sizler için inceliyoruz.
Vivian Maier
Vivian Maier, fotoğrafçılık dünyasının şüphesiz ki en ilginç karakterlerinden biridir. Ancak, hayatı boyunca hiçbir zaman tanınmayan ve ölümünden sonra keşfedilen Maier, sokak fotoğrafçılığının öncülerinden biri olarak kabul edildi. Fotoğrafları 2007 yılında, kendisi hayattayken depolarda unutulmuş bir şekilde John Maloof isimli bir antikacı tarafından keşfedildi. Maloof, Vivian Maier’in fotoğraflarını satın aldı. Fotoğrafları incelemeye başladığında, Maier’in yeteneğini ve önemini fark etti. Maloof, Maier’in fotoğraflarını ve belgelerini satın almaya devam etti ve yavaş yavaş onun hayat hikayesini ortaya çıkardı. Maier’in fotoğrafları, 2009 yılında bir internet sitesinde paylaşıldı ve hızla popülerlik kazandı. Sonrasında, fotoğrafların sergileri ve kitapları yapıldı. Büyük şehirlerin sokaklarında sıradan insanların hayatını fotoğraflamış ve unutulmayacak insan portrelerini kendi özgünlüğüyle yorumlayarak hayatlarımıza kazandırdı. Fotoğraflarında, sokaklarda yürüyen insanların yanı sıra, çocuklar, işçiler ve yaşlılar gibi toplumun her kesiminden insanları da yakaladı. Fotoğrafları, zamanın ruhunu yansıtması açısından büyük bir önem taşıdı. Vivian Maier, hayatı boyunca fotoğrafçılığı sadece bir hobi olarak görmesine rağmen, kendisinden geriye bıraktığı arşiv, fotoğraf dünyasında unutulmaz bir yere sahip oldu. Kendisi, sokak fotoğrafçılığı alanında önemli bir yer edinmiş ve fotoğraf dünyasında unutulmaz bir isim haline geldi. Geriye bizlere bıraktığı unutulmaz kareler kaldı.
Helen Levitt
Helen Levitt 20. yüzyılın en önemli belgesel fotoğrafçılarından biri olarak adlandırılmakta. New York sokaklarında çektiği fotoğraflar, o dönemdeki insanların günlük hayatlarını yakalama konusundaki başarısı ile tanınır. Levitt, fotoğrafçılığa olan ilk merakını çocukluk yaşlarında keşfetti ve gençlik yıllarında sokak fotoğrafçılığına başladı. Kadınlar, çocuklar ve günlük koşuşturmalar Levitt’in siyah-beyaz karelerine takılan başlıca unsurlardı. Aynı zamanda çocukların, sokakta oynarken yakaladığı fotoğraflarıyla da ünlüdür. Fotoğraflarında, insanlar arasındaki etkileşimleri ve kent yaşamının karmaşıklığını göstermek için kullandığı kontrast ve gölge efektleri de dikkat çeker. Helen Levitt’in hayatı, fotoğraf sanatına büyük katkıları olan bir sanatçı olarak hatırlanır. Levitt’in fotoğrafları, onun sanat anlayışını ve zamanının ruhunu yansıtır. New York’un sokaklarındaki hayatın güzelliğini, sıradanlığını ve karmaşıklığını yansıtan bu fotoğraflar, hala günümüzde de büyük ilgi görür.
Diane Arbus
Diane Arbus, 1923 yılında New York’ta doğmuş ünlü bir fotoğrafçı. Eşi Allan Arbus ile birlikte fotoğraf stüdyosu işlettiler. Ancak Diane, moda fotoğrafçılığına olan ilgisini kaybederek daha sıra dışı, toplumsal bir perspektife doğru yönelmeye başladı. Kendi çektiği fotoğraflarda genellikle toplumun dışında kalan bireyleri konu alıyordu. Arbus, hayatı boyunca toplumun çoğu zaman göz ardı ettiği insanları, özellikle de farklı toplumsal tabakalardan insanları fotoğrafladı. Kendisi de yüksek kaygı bozukluğu ve depresyon gibi zihinsel sağlık sorunlarıyla mücadele etti. Bu durum, onun fotoğraflarının sıklıkla sıra dışı ve bazen rahatsız edici bir his uyandırmasına sebep oldu. Arbus’un fotoğraflarında sadece insan portreleri yoktur. Sanatçı ayrıca kimsenin ilgi göstermediği ya da fark edemediği objeleri de fotoğrafladı. Diane Arbus’un sanatı, yaşadığı dönemde radikal bir yaklaşım olarak kabul edilmiş ve eleştirmenler tarafından sıklıkla tartışıldı. Ancak, onun etkisi bugüne kadar sürmekte ve kendisinden sonraki birçok sanatçıya ilham verdi. Arbus, 1971 yılında intihar etmiştir. Ancak, hayatı boyunca çektiği fotoğraflar sayesinde dünya sanat tarihinde unutulmaz bir yer edindi.
Yazar: Nisa TOSYALI